Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) bugün yayınladığı bir yazıda günümüzdeki sabitcoin kavramının aslında bundan yüzyıllar önce keşfedilmiş olabileceğini öne sürdü. “Amsterdam Bankası ve para yönetimi: Öncü bir sabitcoin” başlığıyla yayımlanan bu yazıda Amsterdam Bankasının nasıl olup da hem modern bir merkez bankasını hem de bir sabitcoin üreticisini anımsatıyor olabileceği incelendi. Yazı Jon Frost, Hyun Song Shin ve Peter Wierts tarafından kaleme alındı.
1609 yılına gelindiğinde tarih sayfalarında, bankacılık alanında, kendine önemli bir yer edinecek olan bir kurum, Amsterdam Bankası, kuruldu. Sabitcoin (stablecoin) ve modern merkez bankası kavramlarının öncülüğünü üstlenen Amsterdam Bankası, ilerleyen yıllardaki olumsuz birkaç etken sebebiyle faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı. Yine de ilklere ev sahipliği yapması bakımından hikayesi oldukça ilgi çekici.
1609 yılında Amsterdam şehri tarafından onay alınarak Amsterdam Bankası (The Bank of Amsterdam veya Amsterdam Wisselbank) kuruldu. Kurulan bu banka, merkez bankalarının ilki olmasa da modern merkez bankalarının öncüsü olarak görüldü.
Henüz sabitcoin kavramı bilinmiyorken Amsterdam Bankası, gümüş ve altın sikkelerle desteklenen mevduatlar çıkardı. Banka, zamanla modern bir merkez bankasının işlevlerini yerine getirerek faaliyetlerine uzunca bir süre sorunsuz devam etti. Banka tarafından sağlanan mevduatlar da itibari paranın niteliklerini benimsedi.
1780’lerdeki ekonomik şoklar, verilen büyük krediler ve devlet tarafından gelmesi gereken mali desteğin azlığı ise bankanın sonunu hazırladı. Amsterdam Bankası her ne kadar ayakta kalamamış olsa da sabitcoin kavramının kökleri bu bankanın geçmişte yaptığı çalışmalara dayandırılıyor.
Amsterdam Bankası: Çabuk yükseldi, hızlı çakıldı
Modern merkez bankalarının öncüsü olarak kabul edilen Amsterdam Bankası, 1609’da Amsterdam şehrinin onayı ile kuruldu. 1820’de ise çeşitli etkenler sebebiyle yine Amsterdam şehrinin likidasyon kararı sonucu faaliyetlerine son verdi. Parasının gümüş ve altın tarafından desteklenmesi sebebiyle Amsterdam Bankası, başlı başına bir sabitcoin üreticisini andırıyordu. Banka, hatırı sayılır bir süre boyunca bu parasal sistemi sürdürerek parasının değerini korumaya devam etti.
Rönesans Avrupasında küçük devletlerin para birimi, komşu ülkelerin para birimlerinin büyük bir kısmını oluşturuyordu. Elden ele dolaşmaktan yıpranan basılı paralar, ait olduğu ülkenin para birimini de değersizleştiriyordu. Yeni basılmış olan para ise piyasadaki paradan daha değerli bir agio taşıyordu.
Amsterdam Bankası, 1609 yılında şehrin parasına değer katmak amacıyla kuruldu. Bankadaki paralar hem yeni basılıyor hem de yangından ve soygunlardan korunuyordu. Amsterdam şehri tarafından desteklenmesi sebebiyle insanlara güven de veriyordu. Ayrıca basit bir transfer işlemiyle bankadan para alınabiliyor veya bankaya para yatırılabiliyordu.
1683 yılında ise Amsterdam Merkez Bankası’nın sadece bir sabitcoin ihraççısı olmaktan çıktı ve itibari para ihraç eden bir kuruluşa dönüştü . Bu politika değişikliği ile banka, doğrudan madeni para satın alabilecek hale geldi ve bu sayede tıpkı modern merkez bankaları gibi para stokunu artırabilme yetkisine sahip oldu. Bu açıdan bu değişiklik, uluslararası ödeme sistemleri açısından oldukça önemli sayıldı.
Fakat banka, itibari para üstünde kontrol sahibi olmaya ve bir merkez bankasını anımsatmaya başlamışken dahi bir sabitcoin üreticisi gibi hareket etmeye devam etti. Uluslararası Ödemeler Bankası tarafından yapılan açıklamaya göre Amsterdam Bankası bir yandan bankaya mevduat yatıranlara bir “fatura” kesip onlara günümüzdeki repo anlaşmalarını anımsatacak şekilde ödeme yapıyor ve bu yönüyle bir sabitcoin üreticisini anımsatıyor; bir yandan da itibari paranın değerini koruyup modern bir merkez bankasını anımsatıyordu.
Paranın değerini koruyan ve düzenli bir parasal sistemi sürdüren Amsterdam Bankası, ne yazık ki bir süre sonra halkın güvenini kaybetmeye başladı. Başlarda bankadaki faaliyetler çok az kredi riskine sahipken yönetimdeki zayıflıklar ve savaşla sarsılan ekonomi sebebiyle bankanın işleyişinde sekteler oluştu.
Modern merkez bankaları hükümetin mali desteğine ihtiyaç duyar. Ancak bu mali destek ne yazık ki Amsterdam Bankasının faaliyetlerini sürdürebilmesi için yeterli değildi. Banka, çöküş evresine girdiği andan itibaren başlarda yalnızca mevduat bazlı işlemlerini sürdürmeye devam etti. Ancak 1790’ların sonuna doğru iflasını ilan etmek zorunda kaldı.
Banka, iflasını açıkladıktan sonra içeride parası olan müşterilere ise gümüşü %10 indirimle satmayı teklif etti. Amsterdam şehri, 1791’de bankanın kontrolünü eline aldı ve Aralık 1819’da ise bankadaki işlemler resmen sonlandı.
İtibari para, altın veya başka herhangi kıymetli bir şey
Sabitcoinler, itibari paranın tüm fonksiyonları için tam olarak yararlı bir özellik sunmayabilir. Ancak yenilikçi bir şekilde kullanıldıklarında kendilerine has bir role sahip olabilir. Bir sabitcoin ile hedeflenen temel şey Bitcoin (BTC) gibi başka bir kripto para birimiyle ilişkili olarak fiyat istikrarını sağlamaktır.
Değeri itibari para birimleri, altın gibi madenler veya başka kıymetli şeylere sabitlenen bu coinlere bu sebeple “sabit” denmektedir. Amsterdam Merkez Bankası da başlı başına bir sabitcoin’di. Çünkü merkez bankasının parasının değeri gümüş ve altına sabitlenmişti.
Piyasalarda günümüzde kadar USDCoin, Gemini Dollar, TrueUSD gibi çeşitli sabitcoinler duyuruldu ancak bunlar arasında en büyük dijital sabitcoin, Tether oldu. Bitcoin blockchain‘i içinde bulunan ve merkezsiz işlem olanağı sağlayan Tether’in değeri Amerikan Doları’na sabitlendi.
Sabitcoinler, özellikle Bitcoin gibi kripto para birimlerinin bir dezavantajı olan fiyat dalgalanma sorununa çözüm getirdi. Ancak sabitcoinlerin merkez bankalarının ödeme sistemlerindeki sorunlara çözüm getireceği gözüyle henüz bakılmıyor. İki seçeneğin birleşimi olan Amsterdam Bankası olayına ise bu durumun en bariz örneği denebilir.