Avrupa Merkez Bankası ve Japonya merkez bankası Bank of Japan tarafından yayınlanan raporda dağıtık defter teknolojisinin (DLT) yeni menkul kıymetler mutabakat sistemleri oluşturmak için kullanılabileceği söyleniyor, buna birbirinden bağımsız defterler arasındaki çapraz zincirli atomik swaplar da dâhil.
Merkez bankalarının Aralık 2016’da başlattıkları ve Project Stella (Stella Projesi) adını verdikleri ortak DLT araştırmaları girişiminin sonuçları geçtiğimiz günlerde yayınlanmıştı.
Projenin bu aşaması “menkul kıymetlerin nakde dönüştürülmesinin bir DLT ortamında nasıl tasarlanıp faaliyet gösterebileceği” konusunu irdeliyor. Amaç “DLT’nin kullanılabilirliği üzerine daha geniş kapsamlı bir müzakere ortamının yaratılmasına katkıda bulunmak”.
Raporun odak noktası teslim karşılığı ödeme (delivery versus payment-DvP) ile gerçekleşecek menkul kıymetler mutabakat yöntemleri. Bu yöntemle varlıklar öyle bağlanıyor ki bir varlığın nakli ancak ve ancak diğer bir varlığın nakli gerçekleştiyse gerçekleşiyor, buna ekonomi dilinde atomisite de deniyor.
Araştırmacılar Corda, Elements ve Hyperledger Fabric adlarında 3 farklı platform kullanarak 3 ayrı prototip tasarladı. Rapora göre DvP (teslim karşılığı ödeme) nakit ve menkul kıymetler bulunan bir DLT sisteminde hem tek bir defter üzerinde hem de ayrı defterler arasında gerçekleşebilir.
Raporda “Kavramsal analizler ve deneyler kanıtlıyor ki çapraz defterli DvP, defterler arasında hiçbir bağlantı olmadan dahi çalışabilir, bu günümüz düzeninde var olmayan bir yenilik” deniliyor ve şöyle devam ediliyor:
Çapraz zincirli atomik swaps gibi fonksiyonların defterlerin (aynı veya farklı DLT platformlarına ait) birlikte çalışabildiğinden emin olmaya yardımcı olma potansiyelleri bulunuyor. Bunun için defterler arasında herhangi bir bağlantı veya kurumsal anlaşma olma zorunluluğu da yok.
Ancak, raporun dikkat çektiği önemli bir nokta ise çapraz defterli DvP sistemlerinin menkul kıymetler mutabakat sürecini karmaşıklaştırabileceği ve bazı zorluklar çıkarabileceği. Bağımsız defterler arasında gerçekleşen DvP işlemleri alıcı ve satıcıların birbiriyle muhatap olmasını zorunlu hale getirebilir.
Benzer bir şekilde, raporda bu sistemlerin işlem hızını etkileyebileceğinin ve likiditenin geçici blokajını gerektirebileceğinin de altı çizildi. Sistemin senkronizasyon eksikliği, taraflardan birinin gerekli adımları tamamlamaması durumunda tarafları anapara riski ile karşı karşıya getirebilir.
Aslına bakılacak olursa, bu teknolojinin mutabakat sistemleri yerine geçmeye hazır olmadığı sonucu Project Stella’nın geçtiğimiz Eylül ayında yayınlanan raporunda zaten vurgulanmıştı.
Raporda tamamıyla yasal olan analize ek olarak, mevcut projenin kapsamı dışında da olsa şu sonuca varılıyor: “İleride DvP anlaşmalarında DLT uygulanmasına yönelik bireysel yöntemlerin güvenliği ve verimliliği üzerine çalışmalar yapılması elzemdir”.