Amerika Birleşik Devletleri’nde 90’lı yılların başında örgütlenen bir grup bilgisayar bilimci, bir e-posta listesi altında toplandı ve birbirlerini cypherpunks olarak adlandırdı. Cypherpunks, gerek düşünce yapıları gerekse geçmişteki çalışmaları ile lider kripto para birimi Bitcoin’in geliştirilmesinde dolaylı olarak ve büyük çapta rol aldı.
Kriptografi veya kriptoloji, üçüncü şahısların varlığı sırasında güvenli iletişim için birtakım tekniklerin uygulanması olarak tanımlanmaktadır. Kriptografi tanımını cypherpunks tanımı ile ayrıştırmak ise mümkün değildir. Bitcoin kurucusu Satoshi Nakamoto da teknolojiyi geliştirirken çeşitli kriptografların çalışmalarından ve deneyimlerinden esinlenmiştir.
Kriptografi ile uğraşan herkes bir cypherpunk olmak zorunda değildir. Ancak bir cypherpunk’ın kriptografi ile içli dışlı olması oldukça büyük bir ihtimaldir. Kriptografi, doğuşundan itibaren insan özgürlüğü için önemli bir savaş alanı olarak görülmektedir. Kriptografi için bir savaş alanı benzetmesinin yapılabildiği bir ortamda cypherpunk’lar için de birer savaşçı denmesi hiç abes kaçmayacaktır.
Tarihler 1992 yılını gösterdiğinde ABD’nin San Francisco şehrindeki Bay Area bölgesinden üç bilgisayar bilimci; kriptografi, matematik, politika ve felsefeyi tartışmak için yeni bir e-posta listesi kurdu. Kurucular, bu e-posta listesi üyelerine ise cypherpunks unvanını atadılar. Cypherpunklar için devletler, bireylerin özgürlüğü için büyük bir tehdit arz ediyordu. İnterneti çalışma alanlarında aktif şekilde kullanan cypherpunklar, internetin öneminin artmaya başladığı anda devletlerin oraya da müdahale edeceğinden kuşkusuz emindiler.
Kriptografi, cypherpunklar için interneti özgür bir yer haline getirebilmek için tek yoldu. Kriptografinin güçlenebilmesi ise bireylerin özgürlüklerinin güçlenebilmesi demekti. Tamamen özgür, dijital bir kozmosun oluşabilmesi için de tamamen egemen bir ekonomiye ihtiyaç vardır. Bu düşünceyle hareket eden grup üyeleri, günümüze dek –çoğu başarısız olsa bile– çeşitli adımlar attı.
Tarihler, bu sefer de 2008’i gösterdiğinde Satoshi Nakamoto isminde bir kişi veya grup, cypherpunkların geçmişte saptadıkları sorunlara çözüm getiren, elektronik bir ödeme sistemi ve dijital bir para birimi icat etti. Bitcoin olarak isimlendirilen bu teknoloji ve para birimi, cypherpunkların bugüne kadar üzerinde durmuş olduğu ekonomik bağımsızlık konusuna çığır açan bir şekilde yaklaşmıştı. Süreç böyle sonuçlanana dek ise cypherpunk dünyasında kayda değer birtakım gelişmeler yaşandı.
İnternetin çitleri yok, paranın da olmamalı
Cypherpunks, merkez bankaları ve parasal kontrolleri konusunda son derecede şüpheciydi. Özellikle 2008 yılında dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz, grubun şüphelerini haklı çıkardı. O dönemde merkez bankaları, iflas eden bankaları kurtarmak için büyük miktarlarda para bastı. Bu sebeple dünya genelini etkisi altına alan bir enflasyon pandemisi patlak verdi ve durum, yetkilileri acil aksiyon almaya sevk etti.
Cypherpunklar için ise bu durum para sahiplerine karşı gerçekleştirilen bir hırsızlık olarak nitelendirildi. Çünkü hükümetler para basma eylemlerini artırdığında kendi hazinelerindeki para artmaya devam etti. Ancak vatandaşların parası, piyasada daha fazla para olmaya devam ettiği için, değersizleştikçe değersizleşti. Paranın değeri yönetim politikaları tarafından değiştirilebiliyor ve insanlar ise hiçbir şey yapmadığı halde fakirleşebiliyordu.
Cypherpunklar, durumun gidişatının bu yönde seyretmesini kabul etmedi. Onlara göre gerçekten siber aleme özgü bir para biçimine sahip olabilmek için hükümetlerin ve politikalarının aradan çekilmesi gerekiyordu. Tıpkı sınırsız ve ulusları aşan bir icat olan internet gibi dijital para birimine de dünyanın neresinde olursa olsun herkes, eşit şekilde ve sansürsüz bir biçimde erişebilmeliydi. Dijital bir ekonomiyi tek bir itibari para birimine bağlamak, onu tek bir ülkenin merkez bankasının kölesi haline getirebilirdi.
Cypherpunks ve dijital para çalışmaları
İnternet, kendine ait bir para birimi olmadıkça gerçekten özgür bir yer halini almayacaktı. Ancak bir dijital para birimi geliştirebilmek için öncelikle birkaç pürüzün giderilmesi gerekiyordu. Yıllar içinde çeşitli cypherpunk tarafından çeşitli kripto para birimi projesi hayata geçirildi. Ancak bu projelerde ya double-spending denen paranın çoğaltılabilmesi sorununu çözebilmek için projelerin merkezsizlik özelliklerinden ödün verildi ya da prototip olarak bırakıldı.
Bitcoin’in icat edilmesi ise hem kripto parayı merkezi otoritelerden korumayı başardı hem de paranın çoğaltılmasının önüne geçerek dijital bir para biriminin değersizleşmesine engel oldu. Bitcoin’den önce ise cypherpunk hareketinin babası olarak sayılabilecek kişi David Chaum tarafından bir e-para birimi geliştirildi. Chaum, 1990‘da dinamik bir ekiple geliştirmeyi tamamladığı projeye ise DigiCash adını verdi.
DigiCash’teki en önemli sorun, işlemlerin doğrulanması görevinin bir banka tarafından yapılması zorunluluğuydu. DigiCash ile yapılabilecek işlemler için önce bankanın sertifikaları doğrulaması ve sonra bir kur çevirisi yapması gerekiyordu. Buraya kadar işlemler oldukça merkezi dursa da ünlü cypherpunk, bu durumun farkındaydı. Chaum, bu sebeple kontrol mekanizmasını sağlayan bankanın işlemlerin faturalarına ulaşmasına engel olacak bir protokol geliştirdi. Bu sayede Chaum, hem double-spending problemini çözmüş hem de banka otoritesini dijital paradan uzaklaştırmış oldu.
Ancak gerek kredi kartlarının o dönemde yeni çıkması ve oldukça popülerleşmesi gerekse PayPal gibi uygulamaların kullanıcı sayılarını artırmaları sonucu DigiCash projesi duvara tosladı. Projenin sahibi şirket eCash, iflas etti ve tek bir şirketten güç alan proje kapsamında biriken tüm nakit ekosistemi buharlaştı.
1996 yılında ise altın rezervleriyle desteklenen e-gold isimli dijital bir para birimi projesi duyuruldu. Kısa sürede oldukça popüler olan sistem, özellikle projeye dahil olabilme konusunda kullanıcılara çokça kolaylık sağlıyordu. Ancak az zamanda elde ettiği popülerlik sebebiyle proje ABD hükümeti tarafından fark edildi. Uzun bir dava sürecinden sonra ABD mahkemeleri, projenin çeşitli suçlar barındırdığını öne sürerek projeye dahil oldu.
Böylece e-gold’un faaliyetleri kara para aklamaya yardım ve para aktarıcı yasaları geriye dönük olarak ihlal etme iddiaları sebebiyle sonlandırıldı. Projenin kurucusu, cezai olarak sorumlu bulundu ve 2008’de e-gold bakiyeleri durduruldu. DigiCash, tek bir şirketten güç aldığı için; e-gold, hükümet tarafından müdahale edilebildiği için uzun süreli teknolojiler olmaktan oldukça uzak kaldılar. Ayrıca DigiCash dolarla teminatlandırılırken e-gold ise altınla teminatlandırılıyordu.
Son aşama, Bitcoin
Bu süreç içerisinde yaşananlar, cypherpunkları dijital bir para birimine dair ortaya çıkan üç temel unsuru görmeye sevk etti:
- Dijital para herhangi bir şirketten veya kurumdan güç almamalıydı.
- Dijital para, hükümetlerin spot ışıklarından uzak tutulmalıydı.
- Dijital para altın veya dolar gibi herhangi değerli bir şeyle teminatlandırılmamalıydı.
Pürüzlerin farkında olan cypherpunklar, daha gelişmiş dijital para birimi projeleri için çeşitli yöntemler araştırdı. Bu kapsamda 1998‘de b-money ile Wei Dai, 2005‘te BitGold ile Nick Szabo, birtakım fikirler ortaya koydu. Her iki proje de teoride Bitcoin’e benziyordu ancak sistemi içerisinde oluşabilecek saldırılardan korumaya yönelik sorunlara çözüm sunamaması açısından projelerin enfrastrüktür bütünlüğünde eksiklikler vardı.
Özellikle kriptografi evreninde sybil atakları olarak bilinen bu güvenlik tehditleri sayesinde bir kişi, birden fazla node veya bilgisayar ile bir ağı tümden ele geçirebilirdi. Bu da kriptografi ile işlem gören varlıkları tehlikeye atabilirdi.
Nihayetinde 2008 yılında tanıtılan ve 2009 yılında işlemeye başlayan Bitcoin teknolojisi ile geçmişte yaşanan başarısızlıkların oluşmasını sağlayan çeşitli kusurlara, Satoshi Nakamoto tarafından, bilim ışığında çözüm getirildi. Açık kaynaklı bir teknoloji olmasıyla da bilinen Bitcoin, daha iyileşen teknolojiye dünyanın her yerindeki bilgisayar bilimcilerinin yardımıyla sürekli geliştirilerek ayak uydurabilecekti.
Bitcoin ile bütün alkışı belki de Satoshi Nakamoto aldı. Ancak Nakamoto’nun kodlamasının ardındaki zemini hazırlayanlar da yine özgürlük sevdalıları cypherpunklardı.