Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Kripto Parayla Fon Toplamada Yepyeni Bir Devir: DAICO

Ethereum‘un kurucusu olan Vitalik Buterin, yatırımcıların ICO’lar üzerinde daha fazla kontrole sahip olmaları gerektiğini düşünüyor. Kripto para üzerinden fon toplama metodunu şekillendirmiş isimlerden olan Buterin, fon toplama metotlarını daha da geliştirmek istiyor. Buterin geçtiğimiz ay ICO’larla ilgili yaptığı yorumda ICO’ların merkezsiz özerk organizasyon (DAO) ile birleştirilebileceğini ve bu şekilde yatırımcıların, ICO projesinin parayı nasıl yönettiği hakkında daha çok söz sahibi olabileceklerini söylemişti.

Buterin bu fikri sunalı çok uzun süre olmadı ancak “DAICO” fikri şimdiden geliştirilmeye başlandı. ICO-DAO kombinasyonunu kullanan ilk startup ise oyunlar üstüne odaklanmış olan The Abyss projesi. The Abyss, yaklaşmakta olan token satışında DAICO fikrini kendi projesine uyarlamak istiyor.

Projenin kurucusu olan Konstantin Boyko-Romanovsky şu yorumda bulundu:

“Bu fikir gönlümde taht kurdu. Gerçekten güzel olan bir şey yapmak istiyoruz.”

Şu anda pek çok projenin kullandığı ICO metodunun belli başlı sorunları var. Bildiğiniz üzere ICO’lar aracılığıyla çok fazla dolandırıcılık dönebiliyor ve bazı ‘proje ekipleri’ henüz ortaya herhangi bir ürün ya da platform sunmamış olmalarına rağmen çok ciddi paralar toplayabiliyorlar. The Abyss projesinin kurucusu olan Boyko-Romanovsky’nin de birkaç ICO yüzünden dili yanmış ve bu yüzden DAICO modeline güveniyor. Boyko-Romanovsky DAICO modeli sayesinde, token üreten ekiplerin bu işi yalnızca kısa yoldan para kazanmak için yapmadıklarından emin olunabileceğini düşünüyor.

DAICO modelini benimseyen ilk isim olan Boyko-Romanovsky, yatırımcılara The Abyss projesinin gerçekten video oyunları satmak için piyasaya girdiğini (Valve’nin Steam’i gibi) göstermek istiyor. The Abyss projesinin video oyunlarının promosyonlarını daha esnek hale getirmesi ve geliştiricilere daha fazla para sağlaması da hedefleniyor.

DAICO modelinin işe yarayıp yaramadığını The Abyss projesi ile görmüş olacağız ancak bu modelden şüphe duyan kişiler de yok değil.

Duyulan şüphelerin ardında yatan ilk sebep DAO’ların -tıpkı ICO’lar gibi- biraz kötü bir şöhrete sahip olmaları. Çünkü kullanılan ilk DAO modelinde ortaya çıkmış bir zayıflık, projeye saldıran kişilerin kendi hesaplarına 60 milyon $ değerinde Ether aktarmalarına yol açmıştı. Bu saldırı sonrasında yaşananlar ve DAO modeliyle ilgili oluşan olumsuz düşünceler kripto para topluluğu arasında günümüzde dahi yankılanmaya devam ediyor.

Monax’ın eski yasal danışmanı olan ve ICO’lara pek güvenmeyen Preston Byrne ise bundan daha derin bir soruna odaklanılması gerektiğini düşünüyor: ICO yatırımcıları gerçekten yönetim işleriyle uğraşmak istiyorlar mı? Preston Byrne:

“Pek çok DAO kullanıcısı, yatırım yaptıkları projenin yönetimiyle uğraşmaktansa sahip oldukları koinlerden elde ettikleri devasa karları olabilecek en kısa sürede (bir projeden çekip) diğerine aktarmakla daha çok ilgileniyor.”

Byrne de haklı bir noktaya değiniyor çünkü kabul etmek gerekiyor ki ICO’lara yatırım yapan pek çok kişi o projenin sunduğu ürünle, fikirle, platformla ilgilenmekten ve bu şeylerin gelişimine katkıda bulunmaktansa bir an önce kar elde etmek istiyor.

Ancak Boyko-Romanovsky sektöre artık nitelikli, kurumsal yatırımcıların geldiğine ve sektörün bu sayede artık ICO projeleriyle daha detaylı uğraşabilecek kadar olgunlaştığına inanıyor.

Boyko-Romanovsky:

“Benim için gerçek kripto DAICO’dur çünkü Ethereum’un en iyi özelliklerinden faydalanıyor.”

DAICO ile Daha Fazla Kontrol

Peki ortaya sunulan bu DAICO modeli, Ethereum’un oldukça fazla kullanılan DAO ve ICO modellerini nasıl bir araya getiriyor?

Buterin’in paylaştığı gönderide token sahiplerinin iki mekanizmanın belirlenmesinde oy kullanabilecekleri bir akıllı sözleşmeden bahsediliyor. Bu iki mekanizma “vana” ve “geri ödeme”. Toplu satışlarda toplanan paralar bir akıllı sözleşmede toplanıyor ve proje ekibi bu akıllı sözleşmeden belli miktarda para (bu durumda Ether) çekebiliyor. Buterin’in bahsettiği “vana” özelliği de söz konusu proje ekibinin bu akıllı sözleşmeden ne kadar Ether’i, ne oranda çekebileceğini belirliyor. Buterin paylaştığı gönderide şöyle söylüyor:

“Buradaki amaç oy verenlerin geliştirici ekibe başlangıç aşamasında makul ve çok da yüksek olmayan aylık bir bütçe vermesi ve ekip elindeki mevcut bütçeyi verimli şekilde kullanabildiğini kanıtladıkça bu miktarın zaman içinde arttırılması.”

“Geri ödeme” seçeneği ise oy verenlerin içinde oldukları ICO projesinin bir nevi “yok etmelerini” sağlıyor. Kullanıcılar projeyi yok etmeyi seçerlerse akıllı sözleşmenin içinde kalan Ether’lerin hepsi sözleşmeden çıkarılıyor ve kullanıcılara adil bir oranla geri ödeniyor.

Boyko-Romanovsky bu fikrin gayet iyi olduğunu düşünüyor. Boyko-Romanovsky:

“Pek çok kişi DAICO’nun ne olduğunu ve sektörü nasıl değiştireceğini anlamıyor.”

 

Buterin’in ortaya attığı DAICO modeli Boyko-Romanovsky’yi son derece etkilemiş etkilemesine ancak kendisi bu modeli The Abyss için daha uygun hale getirmek adına biraz değiştirecek.

Mesela The Abyss DAICO’sunda ekibin erişebildiği fonları arttırmanın başka bir yolu daha olacak ve bu mekanizmaya “tampon” denecek. Bu seçenek ile bir-kerelik ödeme yapılabiliyor. Diyelim ki projenin Haziran ayında çok ciddi bir masraf yapması gerekiyor ve Haziran ayı için aldığı bütçe bu masrafı karşılayamıyor. Bu durumda proje ekibi kullanıcılardan “tampon” seçeneğini oylamalarını isteyerek Haziran ayı içinde sahip olduğu bütçeyi arttırabilir.

Diğer bir farklılık ise The Abyss projesindeki vana fikrinin Buterin’in önerdiğine göre biraz daha kısıtlı olması.

Vanadan sağlanan fon akışı, bir aydan başka bir aya geçerken %50 oranında arttırılamayacak. Yani proje Haziran ayında 100 ETH alıyorsa, Temmuz ayında 150’den fazla ETH alamayacak.

Ama bu mekanizmada bile bütçede yapılan artış hızlıca arttırılabilir. Bu yüzden The AByss ekibi farklı bir kısıtlama getirecek. Bir vana veya tampon oylaması yapılması durumunda bu oylamalar daha sonra en erken iki hafta sonra yapılabilecekler.

Proje ekibi aynı zamanda bir oylamanın meşru olmasını sağlayacak “oy çoğunluğu” hakkında da bazı kurallar belirlediler.

Bir oylamadaki oy veren sayısı, bir önceki oylamadaki oy veren sayısının yarısından az olmamalı. Yani ilk oylamada 100 kişi oy veriyorsa bir sonraki oylamanın meşru olabilmesi adına en az 50 kişinin oy vermesi gerekiyor. Eğer en az 50 kişinin oy vermesi gereken oylamada 200 kişi oy verirse, üçüncü oylamada en az 100 kişinin oy vermesi gerekiyor.

Token İadesi?

The Abyss projesinin yaptığı en radikal değişiklik ise “geri ödeme” oylaması başlatmak için belirlediği gereklilikler olabilir.

The Abyss projesi kripto para konusunu yalayıp yutmuş üç-beş kişiyi kadrosuna katıp bu kişilerin The Abyss ICO’sunda “uzman” olarak görev yapmasını isteyecek. Eğer bir geri ödeme oylaması başlatılmak isteniyorsa bu uzmanların çoğunluğunun geri ödeme oylaması istiyor olması gerekiyor. Eğer uzmanlar geri ödeme oylamasının olması yönünde karar kılarlarsa token sahipleri bu oylamada oy kullanabilecekler.

Aslında bu pek saçma bir değişiklik değil. The Abyss ekibinin bu değişikliği yaparak sağlamak istediği şey, The Abyss token’ının fiyat bakımından çok ciddi artış yaşaması durumunda yatırımcıların “geri ödeme” isteyerek bir an evvel projeden çıkmaya çalışmalarını engellemek.

Ancak Boyko-Romanovsky bu konuyu pek kafasına takmıyor gibi görünüyor ve şöyle söylüyor:

“Projemin geri ödeme ya da başka bir şey yüzünden kapanmasından endişelenmiyorum.”

The Abyss ICO’su önümüzdeki ay başlayacak ve proje ekibi bu süreç dahilinde 60 milyon $ değerinde Ether toplamak istiyor. Boyko-Romanovsky:

“İnsanlar neden 60 milyon $ istediğimizi soruyorlar ancak Steam ile rekabete girmek için gerçekten çok paraya ihtiyacımız var.”

The Abyss şirketi İsviçre’de konumlanmış durumda ve şirketin KYC standartları İsviçre’den yürütülüyor olacak. Ancak proje ekibi İsviçre’de değil Rusya’da çalışıyor. Şirketin sitesine göre ABD’de yalnızca sıfatları resmi olarak tanınmış yatırımcılar projeye yatırım yapabiliyor ancak ABD dışındaki yatırımcılar için sıkıntı yok.

Hem yatırımcılara hem de proje ekiplerine KYC standartları doğrultusunda ciddi kısıtlamalar uygulanabiliyor ancak The Abyss bu standartlara uyuyor gibi görünüyor.

Boyko-Romanovsky’ye göre The Abyss projesinin böyle ilgi çekiyor olmasının ardında yatan sebep projede DAICO kullanılıyor olması ve bu modelin doğrudan Vitalik Buterin tarafından ortaya konulmuş olması. Boyko-Romanovsky projenin ilgi çekme sebebi olarak bunu gösterse de insanların bir projeye yatırım yaparken teknolojiyi ya da projenin altında yatan iş modelini değil projenin ardındaki ekibi önemsediklerini düşünüyor. Boyko-Romanovsky son olarak şöyle söyledi:

“Bu piyasada yer almak istiyorum. Ne yaparsam yapayım yaptığım bu şey çok iyi. Bence insanlar bunu bir yıl içerisinde fark edecekler. İnsanların güvenini kazanacağım.”

Tüm gelişmelerden ve paylaşımlardan haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Leave a comment