Dünya Liderleri Kripto Paralar Hakkında Ne Düşünüyor?
Kripto para piyasalarının düzenleyici ve politik gelişmelere karşı olan mevcut hassasiyeti göz önüne alınırsa, dünya liderleri ve onların kripto para birimleri hakkındaki görüşleri, bu sektörün geleceği hakkında çok önemli bir rol oynamakta. Geçtiğimiz aylarda çoğu lider arkasına yaslanıp kripto para birimlerinin az ya da çok gelişmesini izlemeyi tercih etti ancak görünüşe göre yetkililer tarafından yapılacak olası bir hamle oldukça yaklaştı. Bu hamlenin niteliği Bitcoin ve diğerlerinin ya sert hükumet ‘yasaklamalarına’ maruz kalacağına, ya da onların lehine olan destekten yararlanıp daha da gelişip gelişemeyeceğine karar verecek.
Buna rağmen dünya liderleri arasında kriptolara karşı tek ve tutarlı bir duruş görmek oldukça zor çünkü bir çoğu Bitcoin, Ethereum ve diğer platformlar hakkında çelişkili açıklamalar yapıp direkt olarak net açıklamalar yapmaktan kaçınıyorlar. Ancak bütün bu kargaşanın ortasında açık olan bir şey varsa o da, bir çok dünya liderinin mevcut herhangi bir kripto para birimi hakkında çok hevesli olmak yerine, kuramsal olarak blockchain teknolojisini destekliyor nitelikte olmasıdır.
Donald Trump: ‘Gözü Bitcoin’in Üzerinde’
Şu an dünyanın diğer herhangi bir konu veya kişi yerine konuşmaktan zevk aldığı bir lider varsa o da Donald Trump‘tır. Ancak Donald Trump kripto hakkında konuşma konusunda dünya kadar hevesli gözükmüyor. Yine de kendisinin etrafında yer alan insanların kripto para birimleri hakkında yaptığı açıklamalara bakarak Trump’ın da konuya nasıl baktığını anlamak az çok mümkün. O insanların seçtiği kelimeler çoğu zaman özenle seçilmiş ve kısıtlı olsa da, görünüşe göre Trump şu an için Batıdaki en kripto dostu lider olabilir.
45. Başkana yakın insanlardan yapılan en güncel resmi açıklama eski Goldman Sachs başkanı ve Trump’ın baş ekonomi danışmanı Gary Cohn‘dan geldi. Cohn günün birinde ”küresel bir kripto para birimi” olacağına inandığını belirtmişti. Bitcointaraftarları için üzücü olan ise Cohn bunun Bitcoin gibi küresel bir token olmayacağını belirtip, bunun sebebi olarak geleceği domine edecek olan koin’in ”madencilik masrafları veya elektrik tutarı gibi şeylere dayalı” olmayacağına inandığını vurguladı.
Başka bir deyişle Cohn, ”blockchain önemli, bitcoin değil” kulübüne katılanlardan oldu. Kendisi şu sıralar Trump’ın baş ekonomi danışmanı olarak çalışmıyor olmasına rağmen, Trump’ın etrafındaki – hatta Trump’ın kendisi de- insanlar da aynı kulübe üye gibi gözükmekte. Eylül ayında, Yönetim ve Bütçe Ofisi bilişim kurulu başkanı olan Margie Graves, hükümetin dağınık defter teknolojisini kullanma yöntemleri arayışına girdiğini duyurmuştu.
Blockchain için olan böylesine bir coşkunun, kripto para birimlerine karşı da benzer bir tutumun oluşmasını sağlayıp sağlamadığı konusundaki en büyük umut ışığı 30 Kasım tarihindeki basın konferansı sırasında ortaya çıkmıştı. Beyaz Saray basın sekreteri Sarah Sanders, ”Başkanın özellikle Bitcoin olmak üzere bu durumları takip edip etmediği” konulu soru ile karşılaşınca şu cevabı vermişti:
”Ben bu konunun Trump tarafından izlenen bir şey olduğunu biliyorum.”
Ancak yine de konuya karşı bir tür teyakkuzda olma durumu İçişleri Bakanlığı danışmanı Tom Bossert tarafından devam ettirilmekte idi. Tom, Bitcoin’in Trump hükumeti açısından bir coşku sebebi değil de, daha çok endişe unsuru olduğunu belirtmişti.
Başsavcı Jeff Sessions, Ekim ayında yaptığı açıklamalarda Beyaz Saray’ın kripto para birimlerini bir çözümden çok problem olarak gördüğünü belirtmişti ancak buna rağmen Trump’ın eski ekip üyelerinden olan Steve Bannon ise Başkanın Bitcoin’e olan bakış açısının daha dost canlısı bir şekilde olduğunu ifade etmişti. Bannon Mart ayında kripto para birimlerini sağladığı olanaklar sayesinde göklere çıkarmıştı. Bannon açıklamalarında kripto para birimlerinin hükümetler ve işletmeler için ”sizin para biriminizin itibarını düşüren merkez bankalarından” kurtulmak için bir yol olarak tanımlarken, bireyler için de kendi kişisel verilerini Trump’ın pek destekçisi olmayan teknoloji şirketlerinin elinden almak için bir fırsat olarak nitelemişti.
Kendisi yaptığı bu yorumları, Haziran ayında kripto paralar hakkında sarf ettiği ”devrim niteliğinde bir yenilik” ifadesiyle de devam ettirdi. Bu bilgilerden Trump’ın geçen Ağustos ayında kovduğu baş stratejisti ile birebir aynı görüşe sahip olduğu anlayışını çıkartmak çok abartı olsa da, vergi kesintisi tanıtımları yapan ve daha küçük hükümet yanlısı olan bir başkanın ”Merkezi otoritelerdeki kontrolü geri almayı sağlayacak” bir teknoloji yanlısı olduğunu söylemek çok da abartı olmayacaktır. Yine de Trump gizli gizli Bitcoin’e bayılıyor olsa bile, bunun kısa dönem içerisinde hükümet politikasına dönüşmesini görmek zor olacaktır.
Avrupa Birliği: Bitcoin’den Önce Blockchain
ABD‘den Avrupa Birliğine geçiş yaptığımızda bizi karşılayan Blockchain yanlılığı bizi pek şaşırtmıyor. İngiliz, Fransız, Alman, Hollanda ve İtalyan hükumetlerinin hepsi kendilerine has kripto para düzenlemeleri oluşturup, kripto ticaretinin olası kara para aklama ve buna benzer yasa dışı kullanımları hakkında endişeli bir tavra sahip olma konusunda ortak bir paydada buluştu.
Aralık ayında İngiliz hükumeti kripto para borsalarının kullanıcılara kimliklerini onaylamadan anonim bir şekilde ticaret yapabilmelerine olanak sağlayan sistemlerini yasa dışı hale getirmeyi hedefleyen yasa taslağını sunmuştu. Stephen Barclaykonu hakkında şunları ifade etmişti:
”Kripto para borsalarını ve bazı cüzdan sağlayıcılarını kara para aklamayı önleme ve terör finansmanı engelleme düzenlemeleri uygulama konusunda ikna etmeye çalışarak kripto para kullanımı konusundaki endişeleri gidermeye çalışıyoruz.”
Benzer bir şekilde Fransız Maliye Bakanı Bruno Le Maire de Ocak ayında yaptığı duyuruda, Fransa ve Almanya‘nın Martayında düzenlenecek G20 zirvesinde kripto para düzenlemeleri konusunda ortak bir harekat gerçekleştirip açıklamıştı. Bruno bu ortak harekatın Alman Şansölyesi Angela Merkel ve Fransız Başkanı Emmanuel Macron kadar yüksek seviyelerde olacağını da belirtmişti. Bununla beraber, AB ve G20 liderleri kripto para birimleri hakkında bu dikkatli oldukları için, Mart ayında Arjantin’de düzenlenen G20 zirvesinde herhangi bir karara varılamamıştı. Katılım gösteren 20 maliye bakanının kripto para birimlerinin kara para aklama, vergi kaçırma hatta terör finansmanı olarak kullanılabileceği korkularını taşımalarına rağmen, bunlardan çok azı kripto para birimlerinin finansal istikrar için bir tehdit oluşturabileceğini düşünmekteydi. Bu sebeple herhangi bir spesifik karar almayı Temmuz ayındaki diğer G20 zirvesine kadar ertelediler.
Temmuz ayında herhangi bir karar alınırsa bu kararların kripto paraların lehine olacağını söylemek zor ancak Avrupa yönetimlerinin ve halkının görüşü, Bitcoin ve benzerlerine karşı, her zaman gaddar bir tutum içinde değildi. 2015 yılının Haziranayında o tarihin Başbakanı olan David Cameron, Londra merkezli kripto para şirketi Blockchain’i İngiltere’nin Güneydoğu Asyabölgesine göndereceği ticaret heyetine katılması için seçmişti ki bu İngiliz hükümetinin sadece blockchain’e değil de aynı zamanda kripto para birimlerine karşı da olan pozitif duruşuna delalet eden önemli bir işaret. O tarihin iki numaralı adamı olan Maliye Bakanı George Osborne da, aynı yılın Mart ayında, kripto para birimlerinin sağladığı olanakları araştırmak için 10 milyon pound miktarında bir fon ayrılacağını ifade etmişti.
Chancellor Osborne makes a withdrawal from a #bitcoin ATM pic.twitter.com/ZOERPCdmHm
— Innovate Finance (@InnFin) 6 Ağustos 2014
Maliye Bakanı Osborne, Bitcoin konusunda o kadar olumlu birisiydi ki kendisinin Ağustos 2014 tarihinde bir Bitcoin ATM‘sinden işlem yaparken çektirdiği görüntüler bile mevcut.
Emmanuel Macron‘un da buna benzer bir fotoğrafı var. Kendisi Mart 2016 civarında François Hollande yönetimi içerisinde maliye bakanı olarak görev yaparken, elinde Ledger Blue cüzdanı tutarken çekilmiş bir fotoğrafa sahip. Macron buna ek olarak aynı ay içerisinde Fransız tahvil piyasasındaki tahvilleri bir çeşit kripto para birimine dönüştürmeyi içeren blockchain teknolojisi temelli yasa tasarısı sunmuştu.
French Minister of Economy @EmmanuelMacron hodling the Ledger Blue, next generation blockchain security device pic.twitter.com/puSCNxGYLp
— Ledger (@LedgerHQ) 24 Mart 2016
Ancak liderlerden Bitcoin’e yönelik gösterilen bu desteklerin hepsi geçen senenin çok sükse yapmış kripto para patlamasından önce gerçekleşmişti. Bu patlamadan sonra da İspanya maliye bakanından Hollanda maliye bakanına kadar neredeyse bütün AB üyesi ülkelerin maliye bakanları ve üst düzey yetkilileri kripto ile ticaret yapmanın riskleri hakkında uyarılarda bulunmaya başlamıştı. O zamandan beri İngiltere başbakanı Theresa May ve Emmanuel Macron, kripto para birimleri bağlamı hakkında sadece onları denetlemek veya ”izlemek” hakkında görüşmeler gerçekleştirdi.
Ancak yine de AB’nin giderek sertleşen duruşu içerisinde bile bazı istisnalar yer almakta. 2017 Şubat ayında Malta‘nın başbakanı Joseph Muscat, Brüksel’de yaptığı bir konuşmada Avrupa’nın ”Bitcoin Kıtası” haline geldiğini duyurmuştu.
”Kripto para birimlerinin büyümesi yavaşlatılabilir ancak durdurulamaz. Bazı finansal kurumlar bu gibi işlemlerin arkasındaki sistemin (blockchain), klasik sistemlere nispeten çok daha verimli ve şeffaf olduğunu acı bir şekilde kabul etmekte.”
O zamandan beri Avrupa, git gide daha sert bir tutuma doğru ilerlese de, Malta, Binance ve OKEx gibi köklü borsaların bu yılın Haziran ve Nisan aylarında ülkeye giriş yapması ile daha kripto dostu bir hal almaya başladı. Bu konuda Malta pek yalnız da değil. Litvanya ve Estonya da bu konuda Malta’ya yakın bir tutum sergileyen iki küçük Avrupa Birliği ülkesi olarak listeye dahil edilebilir.
Batı Asya: Kripto Devrimi Ortasında Oluşan Çatlaklar
Batı medeniyetlerinden biraz uzaklaşıp Çin taraflarına gittiğimizde burada kripto para birimlerine ve kripto ticaretine karşı olan tutum biraz daha kısıtlayıcı olarak nitelendirilebilir. 2017’nin Eylül ayında Çin hükumeti sadece ICO’ları değil, Çin içerisinde hizmet veren kripto para borsalarını da yasaklamıştı. Ki bu yasak Şubat ayında yabancı kripto para borsalarının yasaklanması ile daha da sertleştirilmişti. Bu yasaklamaların hepsi Mart ayında ”Çin’in uzun zamandır serbest ticaret hakkında gördüğü en büyük destekçilerden birisi olan” Xi Jinping‘in tekrar başkan seçilmesine rağmen hala devam etmekte.
Xi görünüşte, merkeziyetsiz para birimlerinin Çin içerisinde dolaşımına izin verecek kadar serbest ticaret yanlısı olmasa da, o da blockchain teknolojisinin hayranlarından bir tanesi. Mayıs ayında blockchain’e övgüler yağdıran Xi, bunun hakkında dünyayı yeniden şekillendiren ”teknolojik devrim” ifadelerini kullanmıştı.
”İletişim teknolojilerinin yeni jenerasyonu yapay zeka, kuantum bilgisi, mobil iletişim, nesnelerin interneti ve blockchain uygulamaları bazında yenilikler yapılması ile daha da büyüyor ve ilerliyor.”
Blockchain teknolojisi için kendisinin ve Çin hükümetinin gösterdiği bu destek geçen sene Çin’in dünyadaki diğer ülkelere kıyasla neden dünyadaki en çok blockchain patentine sahip olduğunu da açıklıyor. Ki Nisan ayında blockchain projeleri için ayrılan 1.6 milyar dolarlık ekstra hükumet fonuna da bakarsak, Çin bu unvanını 2018 yılında da elinden bırakmayacak.
Maalesef ki Çin’in bu konuda sergilediği tutum Güney Kore hükümeti tarafından benzer bir şekilde devam ettirilmeyecek gibi gözüküyor. Pek şaşırtıcı olmayan bir diğer unsur ise Güney Kore’nin de diğer çoğu ülke gibi bitcoin’den önce blockchain’e yatırım yapıyor ve en çok bunu destekliyor oluşu. Şubat ayında Güney Kore Maliye Bakanı Kim Dong-yeon dağınık defter teknolojilerinin devrim niteliğindeki potansiyeli hakkında konuşmuştu. Kim Dong-yeon Çin Merkez Bankasında düzenlenen bir toplantı sırasında şunları ifade etti:
”Blockchain teknolojisi dördüncü sanayi devrimini olan yolu açan önemli bir teknolojik. Bu nedenle bakanlık kripto para piyasasını denetleme konusunda dikkatli bir yaklaşım ele alacaktır. Bakanlık kripto para birimlerinin olumsuz kullanım yöntemleri içinse sıkı düzenlemeleri uygulamaya koyacaktır.”
Güney Kore tam olarak dediğini yaptı ve Güney Kore halkı arasında kripto ticaretine olan yoğun ilgiye rağmen ”kripto para birimlerinin olumsuz kullanım yöntemleri için” çok sıkı önlemler aldı. Kasım ayında Başbakan Lee Nak-yeon şunları ifade etmişti:
”İçerisinde öğrencilerin de bulunduğu bazı Korelilerin çabuk yoldan para kazanmak için olaya balıklama atladığı durumlar ve kripto para borsalarının uyuşturucu ticareti veya dolandırıcılık yöntemleri için çok katmanlı pazarlama yöntemi olarak kullanıldığı durumlar oluyor […] Bu durum eğer çözülmezse ciddi bozulmaya veya sosyo – patolojik bir duruma dönüşebilir.”
Bu denli etkili bir konuşma Güney Kore hükümetinin aldığı -ve ilerleyen aylarda dahasını almakla tehdit ettiği – düzenleyici adımlar ile el ele verip ülkedeki yasaklama ortamını daha da sertleştirdi. Bu yasaklamaların içerisinde Eylül ayında getirilen bir ICOyasaklaması ve Ocak ayında getirilen anonim kripto para birimlerinin ticaretinin durdurulması gibi yasaklar da vardı. Ancak ticaretin bu şekilde tamamen yasaklanması pek uzun sürmedi ve Başkan Moon Jae-in, Ocak ayında en azından kısa bir dönem boyunca, herhangi bir komple yasağın uygulanmayacağını belirtmişti.
Daha fazla yasak olmayacağına dair yapılan bu açıklama hükumetlerin kripto para birimleri hakkında yaptığı ve yapmaya devam edeceği u dönüşlerinin ve geri vitesin tipik bir örneği. Bunun en bariz örneklerinden birisi Mart 2014 tarihinde Japonya‘nın başbakanı Shinzo Abe’nin, Mt. Gox‘un ünlü iflasından bir ay sonra yayınladığı bir bildiri ile, hükümetin Bitcoin hakkında ”BTC bir para birimi değildir” açıklamasını duyurması ile başlamıştı. Shinzo, Japon bankalarının Bitcoin hesabı sunmasını ve Bitcoin’in borsalarda yer almasını yasaklayan bu karar hakkında şunları belirtmişti:
”Bitcoin ne Japonya kaynaklı ne de yabancı kaynaklı bir ürün olup, şu an bunun ticareti Japonya’nın banka kanununun yanı sıra finansal araç ve borsa kanununda yer alan ifadelerden farklı özelliğe sahiptir.”
Ancak yeni yeni oluşmaya başlayan kripto endüstrisi Mt. Gox olayından toparlanmaya başladıkça ve Japonya da dünyadaki en büyük ikinci kripto piyasası haline geldikçe, Abe’nin ve Japon hükümetinin kripto para birimlerine karşı olan tutumu kademeli olarak yumuşadı. 2016 Mayıs tarihinde hükümet sonunda kripto para birimlerini para olarak tanıdığını duyurdu ki bu yerel bankaların bunları kullanabilmelerine ve kripto para borsalarının da düzenlenmiş bir çerçeve içerisinde işlem yapabilmelerine olanak sağladı. O zamandan beri ülkenin kripto para birimlerinin resmi olarak tanıma konusunda çığır açan yaklaşımı Batı ülkelerinin sahip olduğu düzenleyici noktanın bir noktasına kadar ulaşmayı başardı.
Putin: Yapacak Mı, Yapmayacak Mı?
Avrupa semalarına doğru geri dönersek, Rusya başkanı Vladimir Putin de kripto para birimleri hakkında en az Donald Trump kadar belirsiz bir duruşa sahip.* Ancak Rus liderin duruşu, Trump’ın konuşmama politikasının aksine tersi yönde bir belirsizlik ile kendini gösteriyor. Temmuz 2017’de, G20 toplantısında konuşan Putin, o dönem belki de kripto paralar ile ilk yorumunu yapmış ve şu ifadeleri kullanmıştı:
”Global ekonominin yeni bir yöne girdiği ve bu noktada dijital teknolojinin önemli bir hale geldiği çok açıktır. G20’nin de uluslar arası anlamda bu yeni teknolojiyi düzenleyecek adımlar atıp liderlik etmesini de biz Rusya olarak bekliyoruz.”
Putin’in bu açıklamaları, kripto para düzenlemelerinin sektörün potansiyelini ortaya çıkartacak ve yeni bir endüstri yaratacak şekilde yapılacağı anlamına gelse de, Putin’in ve Rus heyetinin diğer açıklamaları az da olsa kafa bulandırmış durumda. Ağustos 2017’de konuşan başbakan vekili Igor Shuvalov, merkez bankası kontrollü bir kripto para fikri üzerinde durdu ve Rus basınına ”Ben, CryptoRuble’nin ciddi bir destekçisi olurum. Bu para da, ülke çapında kullanılan tek yasal kripto para olur.” cümlelerini söyledi ve şunları da ekledi:
”Kripto paraların kendilerini kontrol altında tutmamız çok zor olur ve zaten bunu yapmamalıyız da. Bunun yerine onları; kendi ulusal ekonomimize zarar vermeyecek şekilde düzenlemeli ve tam olarak onları ekonomimizi daha da güçlendirecek bir araç olarak görmeliyiz.”
Daha sonra ise Rusların Bitcoin ve diğer kripto paraları düzenleyecek bir taslak üzerine çalışmaya başlamaları, basında geniş yer buldu. Eylül ayında Rus Maliye bakanı Anton Siluanov, Moskova’da katıldığı bir etkinlikte, kripto paraların varlığını kabul ettiklerini açıklamış ve bu paraları yasaklamanın pek de mantıklı olmadığını belirtmişti. Ancak Putin, daha sonra bakanının ifadelerini adeta yalanlayarak kripto paraların kanunsuz olduğunu söylemişti. Putin’e göre bu ürünlerin yasaklanması elzemdi çünkü kripto paralar kara para aklama, terör finansmanı, vergi kaçırma ve daha birçok yasa dışı olayda kullanılabilen ve ulusal ekonomiyi de tehdit eden bir şeydi.
Rusların merkez bankası destekl CryptoRuble fikri, daha sonraki dönemlerde ise yerini daha başka projelere bırakırken; merkez bankası destekli kripto para fikri sonraki dönemlerde hem Maliye bakan yardımcısı Alexey Moisev hem de Rus Merkez bankası başkanvekili Olga Skorobogotova tarafından ‘gereksiz’ olarak değerlendirildi. Daha sonra bu fikir hakkında çeşitli dönüşler olsa da, son tahlilde başkan Vladimir Putin’in Mart ayında yaptığı kripto paralar yasal olacak açıklaması ile sürecin gidişatı belli oldu ve Putin, kanunun 1 Temmuz’da yürürlüğe gireceğini açıkladı.
Herkes Putin ve ekibinin sonunda bir fikri olduğunu düşünürken bir anda tekrardan yaz boz yaşandı. Rus başkan, kripto paralar ile ilgili bazı soruları yanıtlarken; CryptoRuble fikrini tamamen dışladı ancak yine de canlı yayın esnasında kripto paralar ile ilgili kafa karıştırıcı ifadeler kullandı. Putin, hükümetin kripto paraları düzenleyeceğini belirtirken şunları söyledi:
”Rusya Federasyonu ve Rus Merkez Bankası arasındaki bilgi alış verişi sonucu kripto paraların ne ödeme yöntemi ne de değer deposu olduğuna karar verilmiştir. Kripto paralar bir şey tarafından da desteklenmiyor ve bu konuda çok dikkatli davranılması gerekir.”
Putin, Blockchain konusunda gayet de olumlu konuşsa da, kendisinin ve hükümetinin kripto paralar hakkında gerçekten ne düşündüğünü şu aşamada kimse bilmiyor ve herkes işi zamana bırakmış durumda.
Latin Amerika: Kısıtlama ve Merkez Bankası Destekli Kripto Paralar
Ruslara benzer bir süreç Latin Amerika’da da yaşanıyor. Kripto paraların kullanımı aslında gayet yaygın ancak yine de kıta içinde kripto paralara karşı olumsuz tavır takınan hükümetler de mevcut. Bunun en net örneği ise Venezuela. Ülkede yaşanan hiper enflasyon, ülkenin resmi para birimi Bolivar’ın artık neredeyse bir konfeti yerine kullanılmasına sebep olurken halk; parasını Bitcoin olarak değerlendirmeye ve Bitcoin’i bir ödeme yöntemi olarak kullanmaya başladı. Ancak bu kadar yaygın kullanılan Bitcoin’in madenciliğini yapan kişileri, Maduro hükümeti ise hapse atıyordu.
Venezuela’da süreç Aralık ayında Petro’nun gelmesi ile başka bir boyut kazandı. Ülkedeki hiper enflasyon ile merkez bankası destekli bir kripto para ile başa çıkmak isteyen Maduro, kripto paralar konusunda da daha efektif ve düzgün bir tavır takınmaya başladı. Ocak ayı itibariyle kripto para madenciliği yasallaşırken, ülkede kripto paralar ile ilgili çalışmalar yürüten hükümet yetkilisi Carlos Vargas ise, şunları söyledi:
”Madencilik tamamen yasal ve bu konu ile ilgili çalışmaları yaptık. Geçmişe dönük cezaları da sileceğiz ve bu noktadan itibaren yeni bir başlangıç yapacağız.”
Maduro ve ekibi Bitcoin madenciliğini yasal kılsa da bunun için basit birkaç kurstan öte bir şey de yapmadı. Onun yerine, ülkenin petrol destekli resmi kripto parası Petro’yu pazarlamak için çok ciddi bir çaba sarf eden Maduro, birçok ülkedeki mevkidaşı ile Petro’nun kullanımı konusunu yüz yüze görüştü ve destek istedi. Petro’nun akıbeti halen tartışma konusu olurken, Maduro ve arkadaşlarının ekonomik krizden çıkmak için ortaya attığı bu fikir, mecliste yoğun tepki gördü ve birçok vekil; Maduro’nun Petro ile yolsuzluk yapacağını ifade etti.
Güney Amerika’nın diğer ülkelerinde ise kripto paralar ve Blockchain ile ilgili süreçlerde daha liberal bir politika izlendiğini söylemek mümkün. Örneğin Brezilya’da birçok Blockchain projesi kendine yaşam alanı bulmaya ve bankalar ve hükümet tarafından kullanılmaya başladı. Ancak Bitcoin konusunda durum biraz farklı. Brezilya merkez bankası başkanı Ilan Goldfajn, yaptığı açıklamada Bitcoin’in saadet zinciri olduğunu belirterek şunları söylemişti:
”Bitcoin’in finansal olarak hiçbir değeri yok ancak insanlar tersi yönde düşündüğü için, değeri olduğuna inanıp alıyorlar. Temelde balondan veya saadet zincirinden hiçbir farkı yok.”
Yine bir başka üst düzey yetkili Rodrido Maia ise kripto paraların vergi kaçırma için kullanılabileceğini belirtirken, aralarında Expedito Netto’nun da bulunduğu birçok politikacı ise, Bitcoin’in doğrudan yasaklanması gerektiğini ifade etti.
Meksika’da kripto para ticaretini kısıtlayan kanun hükümetten geçerken, Arjantin’de ise durum biraz farklı. Devlet başkanı Mauricio Macri’nin Bitcoin’e özel bir ilgisi olduğu bilinirken, başkan Macri bu konu ile ilgili Facebook hesabından girişimci Richard Branson ile özel bir sohbet ettiğini de belirten bir gönderi kaleme almıştı. Macri, ayrıca 2015’de düzenlenen ilk Bitcoin forumunda özel bir rol oynarken, onun ardından kripto paralar ile ilgili pek de bir şey söylemedi. Ancak Arjantinli bankaların Bitcoin’i uluslar arası ödeme yöntemi olarak kullanması da gayet olumlu bir gelişme olarak göze çarpıyor.
Kripto Paralar Güçlendikçe İlgi de Artıyor
Kripto paraların açıkçası şu anda bir yol ayrımında olduğunu söylemek mümkün. Geçtiğimiz yılın sonunda yaşanan inanılmaz artışın ardından, piyasaların ve Bitcoin’in performansı bir hayli kötü durumda. Hack olayları, yasal düzenleme süreçlerinde yaşanan hayal kırıkları ve dolandırıcılık iddiaları derken, kripto paraların şahı olarak bilinen Bitcoin yüzde 70’e yakın bir düşüş yaşarken, toplam piyasa hacmi de bu süre zarfında çok büyük bir değer kaybederek 830 milyar dolardan 300 milyar dolarlara kadar indi.
İşte tam da bu noktada liderlerin yapacakları şeylerin önemi çok büyük. Onların kripto paralara bakış açısı ve yasal alanda koyacakları kanunlar, kripto paraların bundan sonraki dönemi için büyük bir önem arz ediyor. Tüm liderlerin kripto paralar ile ilgili görüşlerinde tek bir nokta göze çarpıyor: Liderler kripto paraların yönetikleri ülkelerin ekonomik sistemini tehdit etmemesini isterken, aynı zamanda bu ürünleri ekonomiyi güçlendirmek için de kullanmak istiyorlar.
Bu noktada ilk öne çıkan nokta elbette ki anonim para transferleri. O yüzden Fransız cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve İngiliz başbakan Theresa May, anonim kripto para transferlerini engellemek ve para akışından haberdar oluşlarını devam ettirmek istiyorlar. Nicolas Maduro ve çok olasılıklı olmasa da Vladimir Putin gibi liderler ise, merkez bankası destekli kripto paralara yönelip zor durumda olan ekonomilerine bir can suyu arama derdine düşmüş durumda. Birçok lider, kripto paralar konusunda değişken olan görüşlerinin aksine, Blockchain teknolojisi konusunda ise hayli heyecanlı ve onların birçok sektörde kullanımı için ciddi kaynak ve iş gücü ayrılmış durumda.
Bununla birlikte, dünya liderlerinin büyük çoğunluğu sadece Blockchain’i kendilerinin gücünü arttırmak için istiyor yönündeki bir görüş de, aslında pek de yanlış değil. Birçok otorite, temel manada bu insanların kripto paralardan çok etkilendiğini belirtirken, buna kanıt olarak da Emanuel Macron’un Ledger Blue cüzdanını ve Arjantin başkanı Mauricio Macri’nin kendi başkenti Buenos Aires’de 2015 yılında düzenlediği dünyanın ilk Bitcoin forumunu gösteriyor ve pek de haksız sayılmazlar. Ayrıca merkezi olmayan bir piyasa ve kripto paraların varlığının ne tarz sonuçlar doğuracağını ise şu anda birçok liderin hayal ettiği ve de bunun üzerine hesaplar yaptığı da gayet kesin bir gerçek. Şu aşamada liderlerin büyük bir kısmının kripto paraları nasıl kendi ülkelerinin lehlerine düzenleyeceği ile meşgul olduğu da, birçok otoritenin vardığı ortak sonuç.