İsrail Kripto Güç Merkezi Olma Yolunda
Dünya’nın ilk Blockchain teknolojisi tabanlı kripto para birimi olan Bitcoin’in yaratılışının üzerinden neredeyse 10 yıl geçti. O zamandan beridir hem merkezi olmayan para birimlerinin şöhreti giderek arttı hemde günümüzde 1000’i aşkın sayıda dijital koin tedavüle girdi. Kripto para birimlerinin artan bu şöhreti karşısında ise teknoloji şirketleri alternatif bir kaynak sağlama methodu geliştirdi: Initial Coin Offerings (ICOs). Fakat İsrail gibi bazı ülkelerde ICO’lar sahip oldukları düzenleyici belirsizliği yüzünden engellenmiş durumda.
Gün be gün artan girişimciler ICO’lar sayesinde girişim sermayesi fonu veya bankalar gibi denetçilere takılmaksızın para toplayabilmekteler. Kurulan bu şirketler girişime ilk başta destek veren yatırımcılarına bir tür ödeme aracı olarak kullanabilecekleri veya örneğin Bitcoin gibi daha köklü bir kripto para birimi ile değiştirebilecekleri koinler vermekte. Bu tip ICO’lar halka arz için gereken izahnamelere gerek duymaksızın, yalnızca projenin planını ve koşullarını belirten bir kağıt parçası ile bu işlemi gerçekleştirebilmekte. Tahmin edebileceğiniz gibi çok sayıda bu tip ICO’nun oluşması potansiyel bir yatırım riskini de beraberinde getiriyor. Bu sebepten ötürü dünya çapındaki düzenleyici otoriteler ICO’lar konusunda kaygı duymaktalar.
İsrail Güç Merkezi Oluyor, Peki Ya ICO’lar?
Nisan 2017‘de Tel Aviv merkezli bir hukuk firması olan Herzog,Fox & Ne’eman, e-ticaret departmanlarının altında bir kripto para birimi çıkardılar. Günümüzde bu departmandakiler 30’dan fazla projeyi bünyesinde barındırmakta ve 200’den fazla endüstriye girmek isteyen girişimci ile buluşmuş bulunmakta. Bu şirketin ortaklarından biri olan Roni Cohen-Pavon‘un Calcalist ile yaptığı bir röportajda:
“İsrail kripto güç merkezi olma yolunda emin adımlar ile ilerlemekte. Fakat ilk olarak yapmamız gereken en önemli şey bu endüstrinin güvenliğini sağlamak olmalı.”
Röportajında halen bazı hukuki temellerin sağlanması gerektiğine dikkat çeken Cohen-Pavon düzenleyicilerin şimdiden ağırlıklarını koymaya başladıklarını belirtti ve ekledi:
“İnsanların, ICO’ların gerçekleştirmekte olduğu halka arzlara kolaylıkla katılabilmeleri ve bu sayede şirketlerin büyük miktarda sermayeyi kısa sürede elde etmeleri düzenleyicileri en çok kaygılandıran konulardan biri. Benim size dünyanın bir ucundan diğer ucuna direkt olarak para transfer ettiğimi düşünün aracı vesaire olmaksızın. Bu kara para aklama ihtimalini yükselten bir etken ve tam olarak da bu yüzden düzenleyiciler bundan korkmakta.”
Çin geçtiğimiz Eylül ayında ekonomiyi ve mali dengeyi bozduğu gerekçesiyle ICO’ları yasaklamıştı ve dünden itibaren de kripto para reklamlarını kaldırmıştı. Bundan kısa bir süre sonra Güney Kore’de aynı kararı almıştı. Ocak ayında İsrail merkez bankası yaptığı açıklamada Bitcoin gibi kripto para birimlerinin gerçek birer para birimi olarak tanınmayacağını açıklamıştı. Çünkü bankalara ve müşterilerine bu denli risk teşkil eden bir aktiviteyi takip altına almak için gerekli düzenlemeleri yürürlüğe koymak çeşitli zorluklar çıkaracaktı.
Kripto meraklılarının İsrail gibi ülkelerde karşılaştığı en büyük problem bu tip belirsizliklerin ülke piyasasında işlem yapan şirketleri kaçırması. Ki bu ülkenin yılda milyarlar kazanan bir endüstriyi kaybetmesi demek olur. Cohen-Pavon bir açıklamasında:
“ICO’lar ve onları yürürlüğe koyanlar açık bir şekilde düzenlenmelidir. Fakat acemi yatırımcıların katılımına izin verilmelidir ki onlarda Blockchain’in sunmakta olduğu nimetlerden faydalanabilsinler.”
Ocak ayında yayınlanan bir piyasa araştırması raporunda, İsrail merkezli 10 şirketin 2017’de ICO’larına toplamda 480 milyon $’lık fon sağladığını gösteriyor. Küresel olarak ise ICO’lar tarafından toplanan toplam fon miktarı 3,7 milyar $’ı bulmakta.